19 yıllık belirsizlik ve zorlukların yolculuğu: AB
Oğuzhan Halil Özbek

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında 3 Ekim 2005’te başlayan tam üyelik müzakerelerinin itibaren 19 yıl geçmiş durumda. Türkiye’nin yakın bir dönemde AB’ye üye olarak katılıp katılmayacağı ise belirsizliğini koruyor.
Türkiye ile AB arasında ikili ilişkilerin yavaş seyretmesinin ve gecikmelerin en önemli sebebi AB’nin Türkiye konusundaki kaygıları. Avrupa bütünleşmesinin yaşadığı sıkıntılar da Türkiye-AB ilişkilerine olumsuz yansıdı. AB, Türkiye ile müzakerelerin yeniden canlandırılmasına mesafeli bir yaklaşım içinde. Türkiye’de yapılan 28 Mayıs 2023 genel seçimlerinin ardından AB Bakanlar Konseyi tarafından Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrel’e ikili ilişkiler hakkında yol haritası işlevi görecek bir rapor hazırlama görevi verildi. AB Komisyonu tarafından hazırlanan raporda, “Türkiye, AB’nin kilit ortağı ve aday ülke olmaya devam ediyor” ifadeleri ile Türkiye hakkında olumlu değerlendirmeler olarak yer alırken demokrasi, temel haklar, yargı gibi konularda önceki yıllarda yer verilen eleştiriler de yinelendi.
Türkiye’de AB adına çeşitli görev ve sorumlulukları yerine getiren AB Delegasyonu, Ankara ve Brüksel arasındaki diplomatik ilişkileri yürütmek, politika diyaloglarını sürdürülmesi amacıyla çalışmalarını sürdürüyor. Delegasyon, Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini hem destekliyor hem de izliyor. Türkiye’nin AB müktesebatına uyum sağlaması için gerekli reformların yapılmasını mali yardımlar sağlarken projelerin uygulanmasını ve fonların doğru bir şekilde kullanılmasını sağlıyor.

Türkiye-AB ilişkilerini değerlendiren Avrupa Birliği Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, göreve gelmesi ile ilişkilerde önemli yol katedildiğini belirterek, “Şu aşamada AB-Türkiye ilişkilerinin olması gereken noktada olmadığını düşünüyorum. Bu ülkede Avrupayı, Avrupalı yaşam tarzını çok önemli gören pek çok insan gördüm. Her ne kadar bu doğrudan üyelik anlamına gelmese de benim Avrupa isteği diye adlandırdığım şeyi benimseyen nüfusun önemli bir kesiminin olduğu açık. Türkiye, Horizon ve Erasmus’un da aralarında olduğu dokuz önemli programa ortak olarak katıldı. Türk araştırmacılar, araştırma enstitüleri ve özel sektör Avrupa finansmanına erişim sağlarken, 1,4 milyarlık bir bütçe ile Türkiye çapında 200 okul işletim giderleri ve öğretmenlerin eğitilmesi gibi konularda sizleri desteklemeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

AB üyeliğinde herkes için aynı kriterlerin geçerli olduğunu vurgulayan Büyükelçi Landrut, “AB’ye katılım sürecinde temel olarak komisyonun yıllık raporları üzerinden değerlendirilir. Bunun kilit alanlarından biri de siyasi veya Kopenhag kriterleri dediğimiz kısımdır. AB’nin katılım süreçleri açısından aldığı kararların temelini oluşturan ve tüm aday ülkelerle ilgili alınan kararlar bunlardır. Türkiye-AB ilişkileri kesinlikle olmasını istediğimiz bir aşamada değil. Bu karmaşık ve çok yönlü bir ilişki. Bununla birlikte, Türkiye aday bir ülkedir, ilişkilerimiz onlarca yıl öncesine dayanırken sayısız ve benzeri görülmemiş krizler karşısında dayanıklılığını kanıtlamıştır. Göreve gelmemin üzerinden dört yıl geçti. Görev sürem boyunca dış politika, ticaret, yatırımlar, göç, bağlanabilirlik, yeşil ve dijital dönüşüm gibi karşılıklı menfaatlerimizi ilgilendiren pek çok alanda yorulmak bilmeden çalışmaya devam ettik” açıklamasında bulundu.




