Eskısehir ın Europe

Gerçeğin ışığında Türkiye ve Avrupa Birliği

Cengizhan Çelik

Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki karşılıklı yararları, farklı noktaları ve tarafların birbirlerine olan ihtiyaçları gibi konular ile Türkiye’nin üyelik sürecindeki serüvenini sizlere detaylıca aktardık.

Türkiye’nin tam aday olarak ilan edildiği Aralık 1999  yılından bu yana hem Avrupa’da hem de Türkiye’de ekonomik, stratejik, kültürel ve teknoloji gibi alanlar dahil pek çok alanda değişimler oldu. Taraflar kimi zaman birbirine yakınlaşsa da kimi zaman da farklı sebepler dolayısı ile görüş ayrılıkları yaşandı. Türkiye’den daha sonra aday olan bazı ülkeler adaylık sürecinin ardından üye ilan edilirken akıllara Türkiye’nin adaylık süreci ve gittikçe karmaşıklaşan üyelik yolculuğu geldi. Üzerinde çalışmalar yapılan, gerek akademik, gerekse medya alanında defalarca yazılar kaleme alınan bu mesele hakkında biz de, sosyolog ve Avrupa Birliği Hibe Projeleri Uzmanı olan, Litvanya Sosyal Bilimler Araştırma Merkezi’nde doktora yapan Suat Aksu ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Avrupa Birliği üye ülkeler için önemli

Dünyadaki güç dengelerine baktığımızda her ülkenin kendisini güvenlik, ekonomik, ticari, politik ve sosyal anlamda iyileşmeye ve bunu çeşitli iş birlikleri ile yaptığını görüyoruz. Bu birleşmeler içerisinde AB başta sosyal devlet olmayı hedefleyerek, dijital ve yeşil dönüşüm gibi hedefler ile hem insani değerler hem de üzerinde yaşadığımız doğayı korumayı ve iyileştirmeyi hedefliyor ve bunu yaparken de tüm üye devletlerin fırsatlara eşit bir şekilde ulaşmasını sağlamak istiyor. Hal böyle olunca da tüm ülkeler AB’nin yaptığı yardımların ülkelerinin refah seviyelerini ve tanınırlığını arttırdığının farkında olduğu için AB, üye ülkeler için yüksek derece önem ifade ediyor.

Avrupalılık kavramı

Avrupa Birliğine girmek için aranan ilk şart, aday ülkenin Avrupa toprakları üzerinde olması. Bu yüzden Fas gibi ülkelerin adaylık başvurusu Avrupa topraklarında olmadığı için kısa süre içerisinde reddedilirken Türkiye topraklarının bir kısmı Avrupa’da olduğu için Türkiye’nin adaylığı Fas ülkesi gibi hemen reddedilmedi ve adaylık başvurusu onaylandı. Fakat Türklerin ne kadar Avrupalı olduğu her  zaman iki taraftan kimselerin tartışma konusu olmuştur.

‘’Türk kimliğimizi koruyoruz’’

‘’Türkler ne kadar Avrupalı?’’ sorumuza Suat Aksu şöyle cevap verdi; ‘’2021-2023 yılları arasında Litvanya’da AB proje yöneticisi olarak çalıştım. Bu 3 sene içinde AB üyesi 27 ülkeden yarısından fazlasını, toplam 16 ülkeyi ziyaret etme ve çeşitli proje faaliyetleri yürütme fırsatı yakaladım. Her ülkede Türkiye veya Türkler hakkında neler düşünüyorlar hem çalıştığım kurumlar hem de çalışma arkadaşlarım aracılığı ile bu konuyu gözlemleme şansım oldu. Avrupalı olmak tabi çok geniş çaplı düşünmeye açık bir fenomen. Ben bu sorunuzu kendi gözlemlerime dayanarak, Avrupa Birliğinin, üye ülke vatandaşlarına kazandırmayı hedeflediği değerler üzerinden değerlendireceğim. Evet, bizim için bu soruya cevap olarak yüksek bir oran veremiyorum. Fakat bu oranın düşük olması bizim Türk kimliğimizi koruduğumuz anlamını da verir. Avrupalı olmak Avrupa Birliği ülkelerine ait bir fenomen gibi olsa da her ülkenin kendi kimliğini korumasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.’’

Aksu, açıklamalarının ardından  ‘’Türkler ne kadar Avrupalı?’’ sorusunu 4 maddede açıkladı.

Yabancı dil

‘’İngilizce, iletişim ve entegrasyon konusunda büyük önem taşıyor’’

Aksu, ilk madde olarak yabancı dilin öneminden bahsetti. İletişim ve entegrasyon için ortak dil olan İngilizce bilmenin çok önemli olduğunu vurgulayan sosyolog şu ifadeleri kullandı; ‘’Ülkemizde İngilizce konuşma oranımız maalesef çok düşük. İlginç bir anımı anlatayım. İspanya’da bir projemizin toplantısına katılmıştım. Ben tabii Litvanya’da çalıştığım kurumu temsil ediyorum, yani beni Litvanyalı biri sanma olasılıkları yüksek. Partnerlerle yaptığımız bir sohbet esnasında, yaptıkları diğer projelerden bahsediyorlardı. Konu Türk partnerlerden açıldı ve hemen hemen hepsi Türk partnerlerin yabancı dil bilmemesinden kaynaklı projelerde yaşadıkları sorunları memnuniyetsiz bir şekilde anlatıyorlardı. Tabii ki Avrupalı herkes de İngilizce bilmiyor fakat bu konu iletişim ve entegrasyon konusunda büyük önem taşıyor.’’

Yaşam tarzı ve kültür

‘’Bizim fazla cana yakın oluşumuz onları farklı hissettiriyor’’

Suat Aksu, yaşam tarzı ve kültüre de değinirken şu açıklamalarda bulundu; ‘’Sosyolojik anlamda baktığımızda Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamında bireysel bir kültür yapısı ve Türkiye’de ise kollektif bir kültür yapısı görmekteyiz. Burada demek istediğim, biz biraz daha insanlarla iç içe olmayı, birlik olmayı, birlikte hareket etmeyi seven bir toplumken, Avrupalı insanlar bireye, kendilerine ve sosyal anlamda ilişkilerinde mesafe konularına bir hayli dikkat ediyorlar. Bu da tabii ki bizler için bir kültür şoku oluşturuyor. Türk birinin Avrupa’ ya seyahatinde bunu rahatlıkla gözlemlediğini söyleyebiliriz. Tam tersine Avrupalı biri de Türkiye’ ye seyahat ettiğinde bizim fazla cana yakın oluşumuz onları farklı hissettiriyor. Bunun dengesini bulmak ise ülkelerin ve kültürlerin birbirlerini daha yakından tanımasından geçtiğini düşünüyorum.’’

Din

‘’Medyanın abartısı algılarımızı etkileyebiliyor’’

Avrupa ve Türkiye’nin dini yapısından kaynaklanan kültürel farklılıkların olduğunu belirten sosyolog şu ifadelere yer verdi, ‘’Sadece Avrupa ülkeleri Hristiyanlık geleneğinden, Türk kültürü ise İslam dini geleneğinden gelen bir kültür yapısını yansıtması ile farklılıklar olabildiğini belirtmek istiyorum. Mesela yanlış bilinen bir çok konu var. Maalesef medyada kültürümüzün ve yaşam tarzımızın abartılarak yansıtılması, insanlarda gerçek dışı algılar oluşturabiliyor. Aynısı bizim için de geçerli. Biz de Avrupalılar ile ilgili bir çok yanlış anlayışa sahibiz. Özellikle yaşça büyüklerinden Avrupalıların yaşam tarzına dair negatif yorumlar aldığım çok olmuştur. Bunları konuşması her ne kadar komik gelse de her iki taraf için daha detaylı açıklanması gereken, karşılıklı iletişim ile açıklığa kavuşturulması gereken konular olduğunu düşünüyorum.’’

Suat Aksu, Avrupalı olduğumuz konulardan da bahsederek bu konulardan turizm ve partner ülke olmamız hakkında açıklamalarda bulundu.

Turizm

‘’Ülkemiz turizm konusunda kendisini kanıtlamış’’

Turizm alanında yemeklerimiz ve şehirlerimiz ile sevilen bir ülke olduğumuzu söyleyen Suat Aksu şu ifadelere yer verdi, ‘’İtalya’da birisi nereden geldiğimi sormuştu. Türkiye demiştim. Dedi ki, anlamadım. Tekrarladım: Türkiye, İstanbul, Ankara… Oh tamam tamam İstanbul dedi. Size garip gelebilir ama Türkiye’yi bilmiyor, İstanbulu biliyor. Litvanya’ da Türküm dediğimde herkes: “Ooo Antalya, kebap kebap…” diye karşılık veriyor. Buradan şunu anlıyoruz, ülkemiz turizm konusunda, şehirleri ile, yemekleri ile kendini göstermiş. Bu konuda yine çok tercih edilir bir rota olması sebebiyle de Türkiye turizm konusunda sevilen bir ülke.’’

Partner ülke olmamız

‘’AB ile iş birliklerimiz sayesinde birbirimizi daha iyi tanıyoruz’’

Aksu, AB partner ülkelerinden biri olmamız, AB ile yaptığımız iş birlikleri Avrupa’yı daha iyi tanımamıza ve Avrupa’nın da bizi daha iyi tanımasına katkı sağladığını düşünüyorum. Kendimden örnek verecek olursam, 2018 yılında beridir AB hibe projeleri üzerinde çalışarak, yüzlerce gencin Avrupa’ da çeşitli kurumlarda eğitimler almasına olanak sağladık. Şu an hala yurt dışında yaptığım projelerde Türkiye ile partnerlikler kurarak hem eğitim hem de ekonomik alanda olumlu etkileri doğrudan gözlemleyebiliyorum. AB ile partnerliğimizin sağladığı fırsatlar bu konuda gerçekten çok kıymetli dedi.

Avrupalılar Türkiye hakkında ne düşünüyorlar ?

Litvanya’da yaşayan Aksu, Avrupalıların Türkiye hakkındaki düşüncelerini şu cümleler ile anlattı. ‘’Türkiye dediğinizde genel olarak akla gelen 4 şey var Litvanya’da. Antalya, Bayraktar İHA, kebap ve Türk dizileri. Litvanyalıların tatil için tercih rotalarında Türkiye birinci sıradadır diyebilirim. Hatta yaz döneminde doğrudan Antalya uçuşları oluyor ve İstanbul uçuşlarından daha ucuz oluyor. Litvanya iklim olarak yılın neredeyse 8 ayının soğuk geçtiği bir ülke. Bu da tabii ki insanların moduna olumsuz olarak etki ediyor. Doğası temiz ve güzel, fakat ülkede dağ yok mesela, yüzebilecekleri sıcak bir denizleri yok. Hal böyle olunca Türkiye’nin onlara cennet gibi gelmesi çok normal. Yemek çeşitliği ve Türkiye’deki insanların sıcakkanlılığı görünce de tabi etkisinde kalmamak onlar için mümkün değil. Özellikle dizilerimizdeki o drama onları çok etkiliyor ve kendilerini izlemekten alamıyorlar. Hatta kadınlar daha çok izliyor diyebilirim. Birçok arkadaşım bazı Türkçe kelimeleri bile dizilerden öğrenmişti.’’

Baykar etkisi

Türkiye’de ve Dünya’da geniş yankı uyandıran ve gelecek nesil savaş stratejilerinde caydırıcı bir güç olan Bayraktar İHA’lar Türkiye ve uluslararası alanda büyük başarılar elde etti. Bu başarılardan biri de Ukrayna-Rusya savaşındaki performansı. Sosyolog Suat Aksu, Baykar ve Litvanya halkı arasındaki hikayeyi şöyle anlattı. ‘’Litvanya, savaşta Ukrayna’yı desteklemek üzere Türkiye’den Bayraktar TB2 göndermek için halk kendi arasında para toplamıştı. Bu kampanyaya kayıtsız kalmak istemeyen Baykar şirket yetkilileri ücretsiz olarak Litvanya’ya Bayraktar TB2 yollamıştı. Bu Litvanya’da büyük bir ses getirdi. Sonrasında ise Litvanya Posta Teşkilatı, Bayraktar İHA resminin olduğu 45 bin posta pulu basarak bu olayı ölümsüzleştirdi ve halkı pulları satın almaya teşvik ederek, elde edilen geliri Ukrayna’ya destek için kullandı.’’

Türkiye, Avrupa Birliği üyelik aşamasında ne kadar başarılı ?

‘’Uyum çabamız aşikar’’

Suat Aksu, Türkiye’nin AB üyelik aşamasını da değerlendirdi, ‘’Makro düzeyde ve politika anlamında baktığımızda başarılı diyebilirim. Uyum çabamız aşikar. Bahsettiğim üzere özellikle eğitim ve ekonomik alanda yapılan iş birliklerini çok başarılı karşılıyorum. Fakat biraz daha mikro ilişkilere baktığımızda Türkiye’de birçok kişi ve kurum ekonominin de getirdiği yorgunluktan da ötürü bunu AB imkanlarını fırsata çevirip şahsi kar amaçlı kullanıldığını görebiliyoruz. Bunun da gerekçelendirilmesi tabii ki ülkeye döviz getiriyoruz şeklinde oluyor fakat Avrupa Birliği’nin hedeflediği sosyal devlet kriterlerinde bu düşünce yapısı beklenmiyor. AB ile kurulan iş birliklerini sadece Türkiye’ye fayda odaklı düşünmektense, her iki tarafın da birbirine sağlayacağı katkılar, sürdürülebilir iş birlikleri kurulması ve her iki tarafın da birbirinden öğreneceği kültürel bir alışveriş kapsamında da değerlendirmesi gerektiği kanaatindeyim.’’

Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olursa diğer üye ülkelerin avantajları  neler olabilir ?

Bu soruya sosyolog Suat Aksu maddeler halinde cevap verdi, ‘’Avantajlar olarak, AB’nin ekonomik ve küresel etkinliğinin artması, Türkiye’nin stratejik konumu ve güvenlik alanında işbirliği avantajları getirebilir. Bununla ilgili birkaç madde belirtebilirim.

● Türkiye’nin büyük bir ekonomi olması nedeniyle AB üye ülkeleri, Türkiye’nin pazarına daha kolay erişebilir ve ticaretlerini genişletebilir.

● Türkiye’nin AB’ye katılması, AB’nin coğrafi ve demografik olarak genişlemesini sağlayabilir, böylece AB’nin küresel etkinliği artabilir.

● Türkiye’nin coğrafi konumu, AB’ye üye olan ülkeler için stratejik bir avantaj sağlayabilir. Özellikle enerji ticareti ve ulaşım yolları gibi konularda işbirliği potansiyeli bulunabilir.

● Türkiye’nin AB’ye üyeliği, bölgesel ve uluslararası güvenlik konularında daha sıkı işbirliği sağlayabilir.

Suat Aksu son olarak JOIN projesinin hedeflerine ulaşmasında kolaylıklar ve çalışmalarımızda başarılar dilediğini söyledi, ek olarak  kendisinin yaptığı çalışmalara göz atmak isteyen tüm okuyucuları YouTube kanalına davet ederek şu cümleler ile konuşmasını sonlandırdı. ‘’Konuştuğumuz konular ile ilgili işbirliği veya fikir alışverişi yapmak isteyen herkes bana sosyal medya, mail ve YouTube üzerinden ulaşabilir.’’

Özetle, Türkiye ve AB’nin birbirini daha iyi anlaması ve iki tarafın da ortak el birliği ile hareket etmesi birbirleri için çok önemli bir durum. İki tarafın da stratejik, ekonomik ve güvenlik gibi birçok konuda birbirine ihtiyacı olduğu aşikar. Asıl yapılması gerekenlerin ise tarafların birbirlerinin şartlarını yerine getirmesi, sağduyulu yaklaşmaları ve birbirlerinin çıkarlarını korumaları gerektiğidir. Tüm bunlar başarılı bir şekilde gerçekleştiğinde kültür, din ve diğer faktörlerin zamanla birbirlerine uyum sağlaması da daha kolay olur. 

Trend