Eskısehir ın Europe

Avrupa Parlamentosu Türkiye’yi nasıl etkiliyor?

Duru Şevval Ayyüce

Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği’nin doğrudan seçilen yasama organıdır ve her beş yılda bir seçilen 705 Avrupa Parlamentosu Üyesinden oluşur. Başlıca rolleri yasama, denetleme ve bütçe işlevlerini içerir.

Türkiye AB üyesi olmasa da 1999’dan beri üyeliğe adaydır ve AB ile gümrük birliğini sürdürmektedir. Avrupa Parlamentosu’nun kararları ülkenin siyasi ortamını, ekonomik koşullarını ve uluslararası ilişkilerini etkilemektedir.

Avrupa Parlamentosu’nun onayladığı yeni göç anlaşması Türkiye’yi nasıl etkileyecek?

Avrupa Parlamentosu’nun onayladığı ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından kabul edilen yeni Sığınma ve Göç Anlaşması Avrupa Birliği’nin sınırlarında göçmenlere yönelik daha sıkı bir tarama uygulanmasını, Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi “giriş ülkelerinin” yükünü azaltacak bir ‘zorunlu dayanışma’ mekanizması oluşturulmasını ve sığınmacı kabul etmek istemeyen ülkelerin belirlenen kota kapsamında almadıkları kişi başına 20 bin euro ödemek zorunda kalacağı, reddedilme olasılığı yüksek olan sığınmacıların işlemlerinin hızlı şekilde bitirilmesini sağlayacak.

Doç. Dr. Ali Onur Özçelik bu reformun Türkiye’ye etkisini şu şekilde anlatıyor “Bu reformun Türkiye’ye etkisi şöyle olabilir, Türkiye, AB’ye giriş ülkesi olan Yunanistan’la sınır komşusu Türkiye’nin şu anda AB’yle konuşabildiği en önemli alan göçmen konusu. Bu konuda, Türkiye’nin de 2016’da imzalamış olduğu bir mutabakat söz konusu. Bu mutabakatta AB’ye yönelik geçişin engellenmesi, gelir kabul mekanizmasının oluşturulması gibi konular var. Yeni göç anlaşmasıyla ilgili Türkiye belki yeniden bir reform ile kendisinin de mülteci anlaşması üzerinde çalışabilir, yeniden mali yardım alabilir veya bu göç anlaşmasının yaratmış olduğu belli politikalardan yararlanabilir. Ancak, finansal bir beklentisi olması entegrasyon modellerine uyum sağalması gibi beklentilerin dışında iç politikalarda yaratabileceği dezavantajlar da olabilir. Türkiye’de siyasi alanda göçmenler konusunda artan bir tartışma söz konusu. Bunlar da göz önüne alınarak tekrar bir görüşme yaşanabilir.”

AB Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler, Basın ve Enformasyon Bölüm Başkanı Stefano Fantaroni Türkiye’nin, AB ile göçmen sorunu ilişkisini şu sözlerle destekledi “Öncelikle Türkiye’nin Suriyeli mülteciler için yaptıklarını son derece takdir ediyoruz ama zaten bu Türkiye ile AB’nin birlikte yaptığı çok önemli bir çaba ve AB, Türkiye’ye bu anlamda kayda değer bir destek sağlıyor. Çok yakın geçmişte de yeni bir ek destek paketi onaylandı. Hükümetle olan ilişkileri çok güzel ama sorunun esas çözümü Suriye’deki sorunun çözümüyle gelecektir.”

“Türkiye kendisini Gümrük Birliği açısından sıkıntılı görüyor”

Türkiye stratejik anlamda AB’yle işbirlikleri geliştirdiği diğer alanlardan biri de Gümrük Birliği’dir. Ortaklık Konseyi Karaları arasında Türkiye’nin yükümlülükleri malların serbest dolaşımı ve mevzuat uyumudur. Doç. Dr. Ali Onur Özçelik, Türkiye’nin bu konuda kendisini dezavantajlı hissettiğini belirterek durumu açıkladı “Gümrük Birliği’ni imzaladığımız tarih 1996, bugün 2024’teyiz ve bu geçen süreçte artık çağın şartlarına uygun bir gümrük planlaması yapılması önemli. Türkiye kendisini sıkıntılı görüyor ve karar mekanizma içerisinde olmadığı için Avrupa’nın bütün bu anlamda yapmış olduğu yenilikleri ve reformları uygulamakla mükellef. Avrupa Parlamentosu rolü gittikçe artsa da burada çok da etkili bir rol oynamıyor. Fakat, Siyasi ve ekonomik alanlardaki istikrarsızlıkların bir şekilde Avrupa Parlamentosu tarafından dillendirilmesi çok önemli. Bu durum, AB’deki yatırımcılar Türkiye ekonomisine olan güvenini sarsabilir, istikrarsız bir ülke ekonomisi izlenimi yaratabilir. Belki AB fonlarına veya yardımlarına erişmekte sıkıntı çekebiliriz. Eğer Türkiye Avrupa Parlamentosunda ciddi bir lobicilik yapılabilirse belki Avrupa Parlamentosunda alınacak kararların konsey üzerinde ya da diğer AB kurumları üzerindeki etkisiyle halledilebilir ama Avrupa Parlamentosu ile zıtlaşmak çok tercih edeceğimiz bir senaryo olmaz. İki taraf için de çok sürdürülebilir olmaz.

2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde radikal sağ parti seçilirse Türkiye nasıl etkilenir?

Doç. Dr. Tirşe Erbaysal Filibeli Avrupa’da sağ popülizm yükseldiğini ve popülizm sonucunda özellikle kırılgan gruplara karşı saldırgan ifadeler kullanıp dezenformasyon yaydıklarını ifade etti. Bu iddiasını şu sözlerle destekledi “Pandemi sırasında göçmenlerin potansiyel Covid taşıyıcısı olduğunu söylediler ve göçmen karşıtlığı tetiklediler. Günümüzde Avrupa’da göçmen sayısı gittikçe artıyor bununla beraber Avrupa Parlamentosu’nda da gittikçe sağ eğilimi oluşuyor. Avrupa Parlamentosu’nun yapısı ne kadar değişirse değişsin politikaları pek değişmediğini söyleyebiliriz.”

AB Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler, Basın ve Enformasyon Bölüm Başkanı Stefano Fantaroni bu konuyla ilgili tahmin yapmanın Avrupa Parlamentosu seçimlerinin tahmininin üzerine fikir yürütmenin zor olacağını ama Türkiye ve Avrupa Birliği arasında ekonomik büyük ilişkilerin ve ortak menfaatler olduğunu dolayısıyla aralarındaki ilişkilerin seçim sonucu ne olursa olsun pozitif bir potansiyel taşıdığını ifade etti.

Doç. Dr. Ali Onur Özçelik ise Avrupa Parlamentosu seçimlerinde radikal sağ parti seçilirse olabilecekler hakkındaki düşüncelerini şu şekilde ifade etti “Radikal sağ gruplar ve Türkiye çok uzlaşamıyor. AntiTürk söylemleri de var ama diğer taraftan şu anda da Avrupa Parlamentosu’nun yaptığı gibi Türkiye’yi insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi alanlarda çok ciddi baskı altında tutacaktır. Parlamento daha fazla ses yükseltecektir. Diğer taraftan da radikal sağ göçmen karşıtlığıyla bilinir. Bu durumda da senin muhatap olacağın ülke Türkiye zıtlaşmalar ardından sınırlarını açtığı bir senaryoda iki taraf için de çok büyük sıkıntılar yaşanabilir. Bir taraftan parlamentoda baskılamaya çalışırken diğer taraftan göçmen sorunlarıyla ilgili en önemli muhatapları olan Türkiye ile ilişki kurmak istemeleri denge kurmaya yardımcı olabilir. Bu iki alan belirleyici olacaktır.”

Trend