Gümrük Birliği ticarette yetersiz kalıyor
Dicle Alıcı

Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Özgür Tonus Avrupa Birliği ile Türkiye’nin gümrük ilişkilerinin sabit kaldığını ve gümrük birliğinin şartlarının değiştirilip geliştirilmesinin gerekliliğini vurguladı.
Prof. Dr. Özgür Tonus, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri sadece ticari değil aynı zamanda siyasi ve ekonomik boyutları da içerdiğini belirtti. Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde yaşanan gelişmeler ve sorunlar, ülkenin dış ticaretini etkileyen önemli faktörler arasında yer alıyor. Bu nedenle, Türkiye’nin ve AB’nin ilişkilerini geliştirmesi ve sorunları çözmesi için samimi ve işbirlikçi bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini dile getirdi.
1996 Ticaret sanayimizin başlangıcı
1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye Ankara Anlaşması’nı imzalayarak ticari ilişkiler AB ile başladı. 1983’den sonra Türkiye’nin ekonomisini dışa açmasıyla birlikte dış ticaretini serbestleşti. Bu gelişmelerle Türkiye Gümrük Birliği işini yapabilir hale geldi. Türkiye AB ticarete uyum sağlayabilmek adına hızlıca Gümrük Birliği indirimlerini yaptı ve 1995’de toplanan konsey evet diyerek de ab ile Gümrük Birliği 1996’da fiilen başladı.

Dünya ticaret yönelimleri Türkiye’yi de etkiledi
1996 yılı ile başlayan Türkiye sanayi ticareti, 2000’li yıllara kadar hız kesmeden devam etti İlk yıllarda ticaretin %60 / %65 oranında gerçekleşen Avrupa ticareti yeni pazar yerleri ile Türkiye’de zirveyi Rusya ve Çin’in aldığı ülkelere kaymış durumda. Bu sadece Türkiye için geçerli olmayıp diğer Avrupa ülkeleri de daha geniş bir pazar alanı için Asya ülkelerine yönelmiş durumdadır.
AB hala ticarette çok önemlidir ancak AB ihracatın % 41’e düşmüş olup diğer pazarlar Türkiye için daha önemli hale gelmiştir. Türkiye ekonomi açısından ülke ve bölge çeşitliliği yapmıştır.
Gümrük Birliği etkileri ve sorunları

1996 ile birlikte Türkiye imalat sanayi ürünleri ve işlenmiş tarım ürünlerinin ticaretinde herhangi gümrük vergisi veya herhangi bir ticari kısıtlama yaşamıyor. Böylelikle Türkiye’nin üretimi Avrupa’daki herhangi bir ticaret engeli olmadan rekabet edebiliyor. Türkiye ekonomisi açısından çok büyük avantaj ve önem taşıyor.
Gümrük Birliği’nin etkisiyle Türkiye’de üretilen ve dışarıdan gelen araçların fiyatları birbirine denk hale geldi. Dışarıdan gelen araçlar, konfor ve kalite açısından belki biraz daha pahalı olsa da, tercih edilmeye başlandı çünkü daha kaliteli oldukları düşünülüyordu. Bu durum, Türkiye’nin ithalatını artırdı. Bunun sonucunda yerli üreticiler, dışarıdan gelen araçlarla rekabet edebilmek için eski sürüm araçları terk ederek kaliteli üretime yöneldi ve araştırma-geliştirme faaliyetlerine başladılar. Bu sayede Türkiye’nin kendi araçlarını ihraç etmesi ve dış pazarlarda rekabet etmesi sağlandı. Ayrıca, Gümrük Birliği’nin etkisiyle Türkiye’de üretilen dayanıklı tüketim mallarının dış pazarlara girişi kolaylaştı. Bu sayede Türk markaları, örneğin Arçelik gibi, kendilerini kanıtlayarak yurtdışında ihracat yapma fırsatı buldu. Gümrük Birliği, Türkiye’nin sanayisinin dönüşümünde ve gelişiminde önemli bir rol oynayarak yarar sağladı.
Ancak Gümrük Birliği ülkeleri ortak bir ticaret uygulaması uygularlar. AB üyesi olmayan ülkeler bu tarifeye uymak durumundadırlar. Türkiye’de bu ülkelerden biri olduğundan AB ülkelerinin belirlediği oranlara göre hareket etmek durumunda kalır. Türkiye istisna bir ülke olmasın rağmen ticaret açısından önemli bir sorun oluşturmaktadır. Gümrük Birliği ülkelerinin aldığı kararlara göre kararname çıkartması Türkiye’nin ticaret bağımsızlığını engellemektedir. Bu engel Gümrük Birliği ülkesi olunmasına rağmen AB üyesi olunmamasından kaynaklı karışık bir durumdur.
Benzer şekilde Gümrük Birliği değiştirilip yenilenmediği gibi Türkiye bir takım sorunlarla karşılamaktadır. Bunlardan bazıları AB ülkelerinden herhangi bir tır şoförü serbestçe ticaret yapabilirken Türk şoförünün pasaport çıkartıp vize alması ve o işi yaptığı belgeleyen resmi evraklara ihtiyacı vardır. Evrakları tam olsa bile tır şoförü ülkelere konan ticaret kotasıyla karşılaşabilmektedir. AB üyesi olan bir ülke ülkesine girecek ticaret tırlarına limit koyabilir. Bu aksaklıklar AB ülkeleri için geçerli olmazken AB üyesi olmayan ülkeler için zorluk çıkartmaktadır.
Diğer bir engel ise Gümrük Birliği, serbest ticareti teşvik ediyor ancak bu ticareti yapan kişilerin korunması ve geliştirilmesi açısından Türkiye adına yetersiz kalıyor. AB’nin 27 ülkeye ihracat yapma imkânı sağladığı ticaret anlaşmaları, Türkiye için ayrı bir imza gerektiriyor çünkü AB üyesi değil. AB ürünleri Türkiye’ye kolaylıkla girebilirken, Türkiye’nin ürünleri AB ülkelerine girişte çeşitli engellerle karşılaşıyor ve bu durum ticarette sapmalara yol açıyor. Bu nedenle Türkiye’nin ticarette güçlü bir konuma gelmesi gerekiyor ve AB ticaret ilişkilerinde Türkiye’nin görüşlerinin dikkate alınması için düzenlemeler yapılmalı. Ayrıca Gümrük Birliği’nin sadece imalat sanayi için kullanılması, Türkiye’nin tarım ürünlerinin ticaretinde zorluklar yaşamasına neden oluyor. Bu nedenle tarım ürünlerinin Gümrük Birliği kapsamına alınması ve ticaretin daha adil bir şekilde yapılması önem taşıyor. AB’nin Gümrük Birliği’nde genişletmediği alanlar dolayısıyla ticaretin gelişmesini engellemekte ve Türkiye sorun yaşamaktadır.
AB ve Türkiye ilişkileri belirsiz
Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri, siyasi gündemlerle sıklıkla hareketleniyor ya da durağanlaşıyor. Özellikle 1996 yılında Gümrük Birliği’nin başlamasıyla birlikte Türkiye, AB’ye aday ülke olarak kabul edildi ve 2004 yılında üyelik müzakereleri başladı. Ancak, Güney Kıbrıs sorunu gibi siyasi engeller, ilişkilerin ilerlemesini engelledi. Türkiye, Güney Kıbrıs’ın AB üyeliğini tanımadığı için müzakereler askıya alındı ve ticarette bazı zorluklar yaşandı.
Bu siyasi sorunlar, Türkiye’nin AB sürecinin ilerlemesini engelledi ve ilişkilerin daha çok menfaat odaklı hale gelmesine neden oldu. Örneğin, AB’nin Türkiye’ye göç sorununda yardımcı olması karşılığında vize kolaylığı sağlama talebi, ilişkilerin samimiyetinden uzaklaştı. Kıbrıs sorununun çözülmemesi, Türkiye için AB sürecinin gelişmesini engelledi. Kıbrıs’ın AB üyeliği ve Türkiye’nin bu durumu tanımaması, ticaret ve siyasi ilişkilerde belirli zorluklara yol açtı. Türkiye’nin AB’ye hazırlanması için uygun kaynaklar ve samimi bir işbirliği önem taşıyor.
Bu sorunların kaynağının sadece Türk tarafı olmadığını belirten Tonus, çözüm için Fransa ve Almanya gibi güçlü ülkelerin AB üyelerine baskı yapması gerektiği vurguladı.




