Eskısehir ın Europe

ABD desteği çekildi, AB kolları sıvadı: ‘ReArm’ ne getirecek?

Kağan Aybars Aslan

Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doçent Doktor Erhan Akdemir

Son zamanlarda artan savaş ve çatışmalar, Avrupa Birliği ülkeleri için büyük bir tehdit oluşturdu. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, ‘‘Rearm Europe’’ planı ile AB’yi yeniden silahlandırmanın yanı sıra bir kurtuluş mücadelesi veren Ukrayna’yı da destekleyeceklerini söyledi.

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, askeri kapasiteyi artırmak ve Avrupa Birliği’nin savunma sanayisini güçlendirmek amacıyla ‘‘Rearm Europe’’ adlı bir plan açıkladı. Bu plan, ABD’nin Ukrayna’ya yönelik askeri yardımı durdurmasının ardından Avrupa’nın kendi güvenliğini sağlama sorumluluğunu üstlenmesi gerektiği düşüncesine dayanıyor. Üye devletlerin savunma sanayisine yapacakları yatırımlar için daha fazla mali yardım sağlanacağını, savunma harcamalarının artırılmasının mümkün hale geleceğini belirtti. Üye ülkelere savunma yatırımları için 150 milyar avro tutarında kredi sağlanacağı, bu yatırımların ise hava savunma sistemleri, mühimmat ve siber savunma gibi alanlarda kullanılacağı ifade edildi. Bu gelişmeler, Avrupa Birliği’nin savunma alanında daha bağımsız hareket etme çabalarının bir parçası olarak uzmanlar tarafından değerlendiriliyor.

Trump, NATO müttefiklerinden daha fazla askeri harcama talep ediyor

NATO Genel Sekreteri, NATO üyelerinin ekonomilerinin büyüklüğü üzerinden savunmaya ‘‘%3’ten çok daha fazla’’ harcama yapması gerekeceğini belirtti. NATO’nun 2024 yılı tahminlerine göre, Polonya üst üste ikinci yıl ekonomisine oranla en çok askeri harcama yapan ülke olacak. Polonya’nın gayrisafi yurt içi hasılasının %4,1’ini savunmaya ayırması bekleniyor. Estonya %3,4 ile ikinci, Amerika Birleşik Devletleri ise %3,4 ile üçüncü sırada yer alıyor. Bu oran ABD için son on yıldır yaklaşık aynı seviyede seyrediyor. 2014 yılında belirlenen mevcut hedef, Avrupa’daki NATO üyelerinin 2024’e kadar gayrisafi yurt içi hasılasının %2’sini savunmaya ayırmalarıydı. O yıl yalnızca üç ülke -ABD, Birleşik Krallık ve Yunanistan- bu hedefin üzerinde harcama yapıyordu.

Almanya, ABD Başkanı Donald Trump’ın talepleri doğrultusunda savunma harcamalarını gayrisafi yurt içi hasılasının %5’ine çıkarabileceğini öne sürdü. Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, Türkiye’de ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile konuyla ilgili görüşme yaptı. Wadephul, Almanya’nın ilk kez ABD Başkanı’nın %5’lik savunma harcaması çağrısına uyacağını ifade etti. Sosyal Demokratlar’dan eski Başbakan Olaf Scholz ise Trump’ın bu yüksek talebine mesafeli yaklaştı. Scholz, bu yıl yaptığı bir açıklamada ‘‘%5’lik savunma harcaması yıllık 200 milyar euronun üzerinde olur. Bu ancak büyük bir vergi artışı ya da bizim için önemli olan birçok kalemde büyük kesintilerle mümkün olabilir’’ dedi. Şansölye Friedrich Merz ise Almanya’nın ordusu olan Bundeswehr’e daha fazla yatırım yapılmasının hayati önemde olduğunu belirtti. Merz, NATO’nun varlığını güçlendirmek ve Baltık bölgesindeki Rus tehditlerini caydırmak amacıyla Litvanya’yı ziyaret etti. Perşembe günü Litvanya Dışişleri Bakanı Kestutis Budrys tarafından karşılanan Merz, 4 bin 800 asker ve 200 sivil personelden oluşan yeni birliğin bölgede NATO’nun askeri varlığını artırmayı amaçladığını söyledi.

Aşırı sağ partiler Avrupa’da etkisini artırıyor

Aşırı sağ partiler, İtalya, Macaristan, Hollanda ve Finlandiya gibi ülkelerde iktidarda yer alırken, Fransa ve Almanya’da muhalefet cephesinde göç ve iltica politikaları gibi kilit konularda yasa yapımında etkili oluyor. Avrupa Parlamentosu’ndaki milletvekilleri, farklı AB ülkelerinden partilerin oluşturduğu siyasi gruplarda toplanıyor. Merkez sağ muhafazakârlardan daha sağda konumlanan gruplar genellikle ‘‘aşırı sağ’’ olarak tanımlanıyor. Milliyetçi eğilimli bu partiler, daha az Avrupa iş birliği ve ulusal çıkarların önceliklendirilmesini savunuyor. Birçoğu İslam karşıtı ve göçü radikal biçimde sınırlamak istiyor.

‘‘Avrupa Vatanseverleri’’ adlı siyasi grup, Ukrayna’ya verilen desteğe karşı daha temkinli yaklaşımıyla dikkat çekiyor. Bu grup, Rusya yanlısı olarak değerlendirilen ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı tokalaşma sonrası eleştirilen Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın Fidesz partisini de içeriyor. Macaristan’ın, Ukrayna savaşı nedeniyle AB yaptırımlarını geciktirme ya da engelleme çabaları da tepki topluyor. Milliyetçi lider Orban, Batı dünyasını köksüzlük ve yıkımın kaynağı olarak nitelendirerek ülkesini Batı ile karşı karşıya getiriyor. Euronews’e göre Orban, 2024’te yaptığı bir konuşmada ‘‘Savaşları başlatırlar, dünyaları yok ederler, ülkelerin sınırlarını yeniden çizerler ve çekirgeler gibi her şeyi tüketirler’’ dedi.

Macaristan muhalefet lideri Peter Magyar, destekçileriyle birlikte Romanya sınırını yürüyerek geçti. Romanya’nın Oradea şehrinde destekçileri tarafından karşılanan Magyar, BBC News’e verdiği demeçte ‘‘Gerilim yaratmak ya da Macar kardeşlerimize zarar vermek için değil, dayanışma göstermek için gidiyoruz’’ ifadelerini kullandı. Yola çıkmadan önce yaptığı açıklamada ise ‘‘Yorulmuş, yozlaşmış ve itibarsız Başbakan, yurtdışındaki Macarları birer siyasi ürün olarak görüyor. Sizleri inançla, bağlılıkla ya da vatandaş sevgisiyle değil, yalnızca oy kazanmak için yanına çekmeye çalışıyor’’ dedi. Ayrıca ‘‘Orban’ın yıkımı, nefret saçması ve kutuplaştırması geçmişte kaldı. Son geri sayım başladı’’ diyerek muhalefetin kararlılığını dile getirdi.

“Avrupa Birliği sert güce yöneliyor”

Kırım’ın ilhakı ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı, Avrupa Birliği içinde büyük endişelere neden oldu. Devam etmekte olan savaş Avrupalı devletleri korkutuyor. Anadolu Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Erhan Akdemir, Rusya’nın eski Sovyet topraklarını yeniden kazanmayı amaçlayan ekspansiyonist politikasının, Kırım ve Ukrayna’nın doğusunda başlattığı savaşlarda görüldüğünü söyledi. Polonya, Romanya, Macaristan ve Finlandiya gibi ülkelere bir saldırı olmayacağını düşünen Akdemir, bu devletlerin böyle bir duruma olanak vermeyeceğini ifade etti. Özellikle Donald Trump’ın ABD’de yeniden iktidara gelmesiyle birlikte, Putin ile daha uyumlu bir liderlik ilişkisinin kurulduğunu belirtti.

Akdemir, Avrupa Birliği’nin dış politikasında iki ana güç kullanıldığını söyledi: yumuşak güç ve sert güç. Avrupa Birliği’nin uzun süredir yumuşak gücü tercih eden bir aktör olduğunu dile getiren Akdemir, diplomasi ve ekonomik yaptırımların bu yumuşak gücün araçları olduğunu aktardı. Ancak son gelişmelerle birlikte, askeri müdahaleler, tanklar, uçaklar ve silahların da devreye girdiğini, yani sert gücün yeniden öne çıktığını söyledi. Uluslararası krizlerin çözümünde yumuşak gücün daha etkili olduğunu vurgulayan Akdemir, yine de Avrupa’nın savunma reflekslerinin değiştiğini ifade etti.

Trump’ın NATO’ya ve Transatlantik ilişkilere yönelik olumsuz yaklaşımının Avrupa Birliği’nin aleyhine işlediğini belirten Akdemir, ‘‘Trump, NATO’yu sorgulatıyor. Avrupa’nın kendi güvenliğini artık kendiniz sağlayın ve bana yük olmayın’’ söylemiyle birlik üzerinde baskı oluşturdu’’ dedi. ABD’nin NATO’dan çıkması durumunda, bir Avrupa Birliği üye devletine yapılacak saldırıya karşılık, birliğin ortak savunma refleksinin çalışmayacağını öne sürdü.

Türkiye’nin artan savunma sanayi kapasitesi ve bölgedeki yükselen önemi çerçevesinde ‘‘Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olabilir mi?’’ sorusunu da yanıtlayan Akdemir, şu ifadeleri kullandı: ‘‘2009-2010 arasındaki Türkiye, demokrasi, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı ve insan hakları açısından çok iyi bir noktadaydı. O dönemki Türkiye bugünkü uluslararası konjonktürde başvuru yapsaydı, AB üyeliği çok daha kolay gerçekleşirdi. Ancak bugün özellikle Kopenhag kriterleri konusunda yaşanan geriye gidiş, birliğin kafasındaki en büyük soru işareti olarak öne çıkıyor.’’

Avrupa Birliği Bayrağı

Trend