Avrupa Günü’nde Türkiye–AB ilişkileri masaya yatırıldı
Nusret Kankaya

Odunpazarı Belediyesi ile Eskişehir Avrupa Birliği Derneği tarafından, 9 Mayıs Avrupa Günü vesilesiyle “Son Dönem Küresel ve Bölgesel Gelişmelerin Türkiye–Avrupa Birliği İlişkilerine Etkilerinin Değerlendirilmesi” başlıklı bir panel düzenlendi.
9 Mayıs 1950’de Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman’ın açıkladığı bir bildiriyle Avrupa Birliği’nin temelleri atıldı. “Schuman Bildirisi” olarak bilinen bu metin, Avrupa’da kalıcı barışı hedefliyordu. 1985 yılında Milan’da yapılan Zirve’de ise 9 Mayıs’ın “Avrupa Günü” olarak kutlanmasına karar verildi. Türkiye de Avrupa Birliği’ne aday bir ülke olarak bu tarihsel hafıza, kültür ve kimliğin bir parçası konumunda. Bu çerçevede Odunpazarı Belediyesi ile ES-AB katkılarıyla 9 Mayıs Avrupa Günü anısına bir panel gerçekleştirildi.
Panelde konuşmacı olarak emekli Büyükelçi ve İstanbul Milletvekili Namık Tan ile Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Özgür Tonus yer aldı. Etkinlik, konuşmacıların Türkiye–Avrupa Birliği ilişkilerine dair değerlendirmeleri, soru-cevap bölümü ve klasik müzik dinletisiyle sona erdi.
Panelin açılış konuşmasını yapan Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, “Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz çok dalgalı, gel-gitli. Biz bu işin uzmanlarından öğrenelim istedik. O nedenle gelen katılımcılarımıza teşekkür ediyorum. İyi dinlemeler diliyorum,” dedi.
Bir barış projesi
Panelin moderatörlüğünü Anadolu Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Erhan Akdemir yaptı. Akdemir, Avrupa Birliği’nin önemli bir “barış projesi” örneği olduğunu vurguladı.
Küresel ve bölgesel gelişmelerin Türkiye üzerindeki etkilerinin tartışıldığı panelde, Namık Tan, Avrupa Birliği’nin öncelikle bir medeniyet projesi olduğunu ve Türkiye’nin bu projede mutlaka yer alması gerektiğini ifade etti. Tan, önyargıların bir kenara bırakılarak bu yapının içinde samimiyetle yer alınması gerektiğini, bunun iyi ilişkiler ve ortak bir gelecek için elzem olduğunu söyledi.
“Bir Türk vatandaşı olarak ülkemin refah içinde, adil, hukukun üstünlüğüne dayalı, özgürlükleri önceleyen bir yapıya kavuşmasını isterim,” diyen Tan, bunun için Türkiye’nin kendini sorgulaması gerektiğini dile getirdi. Atatürk’ün çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma hedefini hatırlatan Tan, bu seviyeye ulaşmanın Avrupa Birliği’nin benimsediği değerleri uygulamakla mümkün olacağını ifade etti.
Tan ayrıca, 5 tematik grupta toplanan 72 kriterli Vize Serbestisi Diyaloğu kapsamında yalnızca 6 kriterin kaldığını belirtti.
Panelin son konuşmasını yapan Prof. Dr. Özgür Tonus, Avrupa Birliği’nin 75 yıl önce bir medeniyet projesi olarak başladığını hatırlatarak Türkiye’nin bu birliğe tam üye olması gerektiğini savundu. Türkiye’nin ihracatının %40’tan fazlasının AB ülkelerine yapıldığını ve ülkedeki yabancı yatırımcıların büyük bölümünün Avrupalı olduğunu belirtti. Gümrük Birliği kapsamında Türkiye ile AB arasında sanayi ürünlerinde vergi uygulanmadığını hatırlatan Tonus, bunun Türkiye sanayisi açısından önemli bir avantaj olduğunu vurguladı.
Gümrük Birliği’nin AB üyeliğine geçişte bir ara aşama olarak planlandığını, ancak mevcut durumda sürecin belirsiz bir dönemece girdiğini dile getirdi.
1995’te Gümrük Birliği anlaşmasının imzalanmasının ardından, Türkiye 12 Aralık 1999’da AB’ye tam üyelik için aday ülke olarak tanındı. 3 Ekim 2005’te müzakerelere başlanmasına rağmen, geçen yıllara karşın üyelik süreci tamamlanamadı.
Panelde, mevcut küresel konjonktürde Türkiye’nin AB üyesi ülkeler arasında yer alıp almaması meselesinin bir tercih değil, bir zorunluluk haline geldiği vurgulandı. Ancak bu konuda Türkiye’nin yönünün hâlâ netleşmediği ve tereddütlerin sürdüğü de dile getirildi.





